76
Views

Bu yazı Steven Stosny‘nin Psychology Today’de yayımladığı How We Spread Hate adlı orijinal yazısından çevrilmiştir.

Nefretin duygusal katalizörleri arasında korku, güvensizlik, utanç, kızgınlık, duygusal izolasyon ve algılanan adaletsizlik yer alır. Nefret bu zaafları başkalarına yükleyerek dışsallaştırmanın bir yoludur.

Farklı görüşlere karşı tahammülsüzlüğümüz, bizimle aynı fikirde olmayanları nefret dolu kişiler olarak görmemize yol açar. Başkalarını nefretle suçlamak, yani nefret edenlerden nefret etmek daha fazla nefret doğması için etkili bir destekleyici görevi görür.

Tedavi edilmeyen nefret karakteristik yansıtması ve yüksek duygusal tepkiselliği nedeniyle daha da kötüleşme eğilimindedir. İçimiz nefret dolu olduğunda onu başkalarına yansıtırız ve onlar da genellikle aynı şekilde tepki verir. Bu sebeple duygusal tepki eşiği düşer ve nefret edenler kendi olumsuz duygularının yanında başkalarının olumsuz duygularını da üstlenir. Şakalarda, kültürel farklılıklarda ve siyasi söylemlerde nefret belirtileri arama başlar. Mikro saldırganlıklar her yerde karşımıza çıkar ve bu tip saldırganlık gösterenlerin zihinlerinde açık bir saldırganlıkla karşılık bulmaları gerekir. İma edilen veya çıkarsanan şey arasında hiçbir ayrım görmezler. İhtiyaç duydukları tek kanıt bir kişinin nefret ima ettiğini ima etmektir.

Bir Virüs Gibi

Nefret çok bulaşıcıdır. Geleneksel, internet ve sosyal medya tarafından desteklenip büyütülen nefret bir virüs gibi yayılarak önyargı ve katı bir ideolojiye dönüşür. Nefretin araçlarını hepimiz biliriz: Hakaretler, iftiralar, klişeler, aşağılayıcı etiketler, komplo teorileri ve insanlıktan çıkaran anlatılar. Nefret ettiklerimiz bize insan vasfını kaybetmiş olarak görünür; nefretin bizi zulme karşı duyarsızlaştırmasının yolu budur.

Sosyal Birleştirici

İnsanlar ortak inançlar, çıkarlar ya da hedeflerden oluşan bir tür sosyal bağla bir arada tutulan gruplar oluşturma eğilimindedir. Örneğin, dini grupların sosyal bağı inançtır. Aktivist gruplarda bu bağ ideolojidir. Siyasi gruplarda ise güçtür.

Nefret üstünlük ve mağduriyet iddialarını açıkça veya örtük olarak dile getiren her grubu etkileyebilir. Bu durum kaçınılmaz olarak paranoyaya ve diğer grupları tehdit olarak görmeye yol açar. Nefret toplumsal bir birleştirici haline geldiğinde topluluğa karşı sadakat dışarıdakileri karalamayı gerektirir. Bilgi propagandaya dönüşür ve eğitim de telkinle eş anlamlı hale gelir.

Nefret Yayıcı

Yaklaşık dokuz yıl önce YouTube’da iki farklı hesap açtım. Birinde yalnızca ilerici eğilimli videolara, diğerinde ise yalnızca muhafazakâr eğilimli videolara tıkladım. Bunun sonucunda bana videolar öneren iki ayrı algoritma çok farklı dünyaları anlatıyordu. İki taraftaki birçok video aynı haber kliplerini kullansa da bunlara tamamen farklı yorumlar getiriyordu. Bu videolar gerçekler konusunda değil, gerçeklerin yorumlanması konusunda fikir ayrılığımızın bir göstergesiydi.

Algoritmalar tarafından bana gönderilen kültürel ve politik gönderilerin çoğundaki ortak nokta tahmin edebileceğiniz üzere nefretti. İki yıl öncesiydi ve o iğrenç videolara iki kelimeyle yorum yapmaya başlamıştım: Nefret yayıcı.

Güncel haberlere bağlı olarak farklı zamanlarda bazı farklılıklar görülse de nefret yayıcılar olarak adlandırdığım kişilerin toplam sayısına bakıldığında iki taraf eşitti. Siz de deneyin. Farkında olmadan sizin tarafınızın da karşı taraf kadar nefret yaydığını görüp şaşırabilirsiniz. Ama siyasete egemen gibi görünen miyop önyargıya kanmayın:

“Bizim söylediğimiz gerçek, senin söylediğin nefret.”

Nefretin amacı gerçeği ifade etmek değil, algılanan tehditleri yok etmek ya da etkisiz hale getirmektir. Nefret olmadan ifade edilemeyecek hiçbir gerçek yoktur. Nefretle ifade edilen tek gerçek nefrettir.

Karşılık Vermeyin, Kabalığı Görmezden Gelin

Yunan mitolojisindeki Antaeus tüm seyyahları bir güreş müsabakasına davet eden ve onları yenip ardından öldüren dev bir güreşçidir. Antaeus, Toprak Ana olarak gördüğü toprağa her dokunduğunda güçlenir. Herkül bu zayıflığı keşfeder ve Antaeus’u havaya kaldırarak yener. Tıpkı toprağa dokunmanın Antaeus’u daha güçlü kılması gibi, nefrete karşılık vermek de onu güçlendirir. Nefretin büyümesi için ihtiyaç duyduğu ilgiyi ondan esirgediğimizde onun hacmini azaltırız.

Şefkat de bulaşıcıdır ama nefret kadar değil. Beyinlerimizi değer vermeyi hak insanlar, tüm insanlık ya da hayvanlar için şefkatli düşünceler üretmesi için eğittiğimizde kalbimizde nefrete yer kalmaz.

Makale Etiketleri:
· · ·
Makale Kategorileri:
MANŞET · VE DİĞER